11 Nisan 2018 Çarşamba

UÇURTMUÇ :)




Yağmurlu bir gündü. Sıla pencerenin kenarına oturmuş gökyüzünü seyrediyordu. Uzun zamandır  saklanıyordu güneş bulutların arkasında.
’’ Hadi Bay Güneş, çık artık saklandığın yerden, sobeledim seni!’’ dedi Sıla. Güneş çıkmazsa eğer parka gidemeyecekti çünkü. Her yer ıslaktı, birinin buraları kurutması lazımdı.
                 
Güneşli ama bir o kadar da rüzgarlı bir an hayal etti. Gökyüzünde uçuşan neşeli o şeyler…’’Hmmm adı neydiii…neydiii??? Uçurtmuç!’’ Evet uçurtmuçlar ile dolsaydı gökyüzü, gülseydi tüm çocukların yüzü…Dua etti ve bütün kalbiyle bunu diledi.

Çünkü Sıla üzgündü… Evdeki en iyi oyun arkadaşı, annesi hasta olmuştu. Oturmuş güneşin saklandığı yerden çıkmasını beklerken, bir uçurtmuç yapıp anneme hediye edebilirim diye düşündü. Annesi  iyileştiğinde birlikte uçurabilirlerdi. Yardıma ihtiyacı olacaktı ama süper babalar böyle günler için vardı. ‘’ Babacığımm uçurtmuç yapmam için bana yardım eder misin?’’ diye seslendi.

Babası uçurtmuç için gereken malzemeleri getirdiğinde, Sıla’nın içi kıpır kıpırdı. Ölçtüler, kestiler, yapıştırdılar…Birlikte eğlenceli bir zaman geçirerek rengarenk bir uçurtmuç yaptılar.

Elinde uçurtmuçuyla koşarak annesinin yanına gitti. ‘’Annecim bak sana ne yaptık’’ dedi, elinde tuttuğu şaheserini gösterirken annesine. ‘’Biliyor musun bunun adı uçurtmuç’’ diye ekledi…Annesi bu uçurtmuçun hayatında aldığı en güzel hediye olduğunu söylerken, kollarının arasına aldı minik kuzusunu. Gerçekten çok sevimli bir uçurtmaydı bu. 

Ama Sıla bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyordu. Eksik parçalarını da tamamlayınca harika bir uçurtmuç olacaktı. Düşündü düşündü düşündü… Koşarak odasına gitti. Pembe sandalyesini aldı, dolabın önüne koydu. Üzerine çıktı, dolabın üzerindeki ufak ahşap kutusunu alarak aşağıya indi.

Annesi ve babasıyla birlikte çıktıkları doğa yürüyüşlerinde topladıkları  veya  evde bulduğu, sonradan işine yarabileceğini düşündüğü nesneleri bu ufak ahşap kutuda saklıyorlardı. Kutuyu büyük bir hevesle açtı, emindi, aradığı şey bu kutudan çıkacaktı.  Kutuyu açtı, tek tek çıkarmaya başladı içindekileri. Bir deniz kabuğu, gökkuşağı gibi renkli bir taş, kurumuş yaprak ve çiçekler, renkli düğmeler, ataçlar, ponponlar, kırılmış tokalarından söktüğü kurdele, fiyonk  ve figürler…

Deniz kabuklarını ve taşları kullanamam diye düşündü. Çünkü uçurtmuçunun uçabilmesi için hafif olması gerekiyordu. Kurumuş yaprak ve çiçekler güzel olurdu ama rüzgarda dağılabilirlerdi.’’İşte’’ dedi.’’Aradığımı buldum!’’ Kurdele ve fiyonkları aldı koşarak uçurtmuçunun yanına oturdu. Rengarenk bir kuyruk yapmaya koyuldu. Kırmızı, sarı, mavi, pembe, mor, yeşil, turuncu…Renkler bir araya geldiklerinde daha da çok neşe veriyordu.

Sonunda bitirdi el emeği göz nurunu. Uçurtmuç, güneşli ve bir o kadar da rüzgarlı bir günde, annesiyle el ele gökyüzünde dans ettirilmeye hazırdı doğrusu…



                                         https://ervacamasal.blogspot.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder